19 Eylül 2013 Perşembe

Zaman Geçtikçe Zorlaşıyor Her Şey

Çocukken olduğu gibi olmuyor büyüyünce
Kanayan yaralar hemencecik kabul bağlamıyor
Çocukça sevinç acıyı unutturup kanayan dizlerimizle oyuna koşturmuyor bizi
İsteklerimize hayır cevabı aldığımızda arkamızı dönüp oyuna koşamıyoruz
Küsüp bir köşeye çekilip birilerinin gelip bizi farketmesini beklememiz bazen saatlerimizi bazen günlerimizi alıyor
Bir çikolata bir sakız rengarenk bir top yetmiyor artık kırgınlıklarımızı unutmaya
Zaman geçiyor ama zaman geçtikçe bizi büyüttükçe iyileşmelerimizin süresi de uzuyor
Hemen unutamıyoruz mesela
Arkamızı dönüp gidemiyoruz
Laf dinlememezlik yapamıyoruz aksine birileri laf söylesin durdursun uyarsın diye bekliyoruz
Bir çikolata bir sakız bir top yetmiyor artık kandırmaya
Her ne kadar bize kızıp bağıranlar olsa da gece uyuyunca üzerimizi örten olmuyor
Büyüdükçe ısınmak daha da zorlaşıyor her şey gibi
Ben büyüyünce diyemiyoruz keşke hep çocuk kalsaydık diyoruz her seferinde
Zaman geçtikçe
Biz büyüdükçe
Kolaylaşmıyor
Zaman geçtikçe zorlaşıyor her şey...

Bazen Her Şeyde O Vardır

Bazen her şeyde o vardır
Engel olamazsınız hatırlamaya hafızanıza kalbinize
Dinlediğiniz her şarkıda ona dair izler anlamlar vardır
Duyduğunuz her koku onu hatırlatır
Yediğiniz yemekte bile onun sevdikleri yada sevmedikleri gelir aklınıza
Ya da nasıl iştahla yemek yediği onu izlerken sizin nasıl karnınızın doyduğu gelir aklınıza
Gördüğünüz herkesi ona benzetmeye çalışırsınız
Boyu, yürüyüşü, gülümsemesi, bakışları ama özellikle gözleri
Size bakarken parlayan
Baktıkça içine aktığınız
Dünyayı sanki kendi gözlerinizle değilde onun gözleriyle izliyormuşçasına sahip çıktığınız gözleri gelir aklınıza
Siz ne kadar unutmak isteseniz de bunun kararını siz veremezsiniz
Bedeniniz kalbiniz ruhunuz benliğiniz onunla doluyken
Onu unutmaya hatırlamamaya siz karar veremezsiniz
Çünkü bazen değil siz yaşadığınız sürece her şeyde o vardır
Ve o olmaya devam ettiği sürece siz asla başkasının olamazsınız...



7 Temmuz 2013 Pazar

Karşısındakini Dinlemenin Anlamanın Zahmetinden Kaçan İnsanlar

Zor geliyor artık insanlara karşısındakini
Dinlemek
Vaktini ayırmak
Onun dertleriyle ilgilenmek
Hatta ilgileniyormuş gibi gözükmek bile
Biraz olsun empati yapabilmek onu anlayabilmek
İçine bir nefeslik huzur rahatlık vermek
Yardım değil beklenilen belki
Sadece bir an olsun yalnız olmadığını bilme isteği
Bir an olsun yanında nefes alan birinin seni dinlemesi
Arada bir onaylaması belki
Ama o kadar zor geliyor ki tüm bunlar insanlara
İstediğini duyamayan
Beklediğini bulamayan insanların yüz çevirişlerine maruz kalıyorsun en ihtiyacın olan anda
Tüm o inanç güven sevgi saygı hepsi yok olup gidiyor bir anda
Bıkmıyorsun ama insanlara değer vermekten onlara anlamlar yüklemekten
Belki de tam bu noktada kaybediyor insan
En olmayacak insanlara değer vererek
En olmayacak kişilere kendince anlamlar yükleyerek
Basitliklere egolarını şişirerek koca koca yerler ayırıyoruz hayatımızda
Büyütüyoruz kırgınlıklarımızı
Zedeliyoruz tüm güvenimizi ve inancımızı
Her seferinden azar azar kaybediyoruz içimizdeki iyilik ve sevgi duygusunu
Ama yine de en zor zamanımızda bekliyoruz arıyoruz gözlerimizle yine bizi dinleyeceğini düşündüğümüz büyük anlamlar yüklediğimiz özünde küçük insanları
Ve
O karşısındakini dinlemenin anlamanın zahmetinden kaçan insanlara bir mutlu anımızda yeniden kol açıyoruz.

Eksikliklerimizin ve Yoksunluklarımızın Sonucudur Tüm Hatalarımız

Ne hata yaparsak hep ucunda eksikliklerimiz vardır
Neyin yoksunluğunun içine düştüysek onu kazanmak ona sahip olmak için yaparız tüm hatalarımızı
Yalnızlıktan düşeriz en olmayacak insanların dibine
Yalnızlıktan inanır gibi yaparız hiç güvenmemiz gereken kişilere
Gidici olan kişilerin bir sahte tatlı sözü için gülümseyerek bakarız gözlerinin içine
Bilmeyiz ki bunlar bizi bizden götürür
Bilsek de göz yumarız çünkü yalnızızdır
Değil mi ki
Açtıktan son nefesine gelen kişi hırsızlık yapar
Değil mi ki
En büyük yalanlarımızı olmayan şeyleri var etmek için söyleriz
Değil mi ki
Başkalarının mutluluğunu kendimize sebep olarak sayıp
Sonrasında da kıskançlıklara boğulur uzaklaşırız mutluluktan

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Basit Yaşayacaksın


basit yaşayacaksın. basit
mesela susayınca su içecek kadar basit...
dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi...
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
'seni seviyorum' gibi.
basit bir öpücük yetecek sana...
basit, sıcak bir öpücük;
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,
tüm düşlerin.
o öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu.
el yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak
en değerli kağıdın -hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
iki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
kısacık olacak uyanman,
ve yola çıkman arasında geçen süre;
kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve
yolculuklara çıkman arasında geçen süre.
kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.
beklentilerin de basit olacak:
kaf dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz
aşk romanını.
pankreasının sağlığına dua edeceksin
kapatırken gözlerini.
zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını
bilemediğin sofrada,
parmakların en kıymetli çatalın.
yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık
denklemleri.
iskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.
bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda doğru basılmış bir 'fa diyez'in
mutluluğunu.
makyajı ilk 'a' sına kadar bilmen yetecek.
temizlik kokacak en pahalı parfümün.
'bilmiyorum' diyebileceksin bilmediğinde ve
çok normal olacak 'onu da' bilemeyişin.
tek dereden su getirmen yetecek,
bir 'istemiyorum' diyebilmeye,
ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.
saatin, sadece saati gösterecek,
telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
küçük bir not defteri olacak 'bilgini' en hızlı 'sayan'.
basit yaşayacaksın, basit.
sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi
basit..

Nazım Hikmet
#ALINTI#

5 Temmuz 2013 Cuma

Hayırlısı Demeyi Öğrenmek Lazım

Ona gittiğini düşündüğün tüm yolların sonu çıkmaz sokaksa
Ne kadar uğraşsan da varmak istediğin yer hep senden uzaklaşıyorsa kaçıyorsa
Onsuzluğa dayanamazken onunla olanları görüyorsan
Ve içindeki ateş gün geçtikçe harlanıp seni daha da çok yakıyorsa
Zorlama
Umutsuzluğa çaresizliğe teslim olma
Bu pes etmek değil
Bu yenilmek değil
Bu kabulleniş değil
Kim suçlayabilir ki seni
Kendini avut evet kendini avut
Kendi aklınla kendi kalbinle başa çıkmayı öğren
Nefessiz kaldım deme
Çaresiz kaldım deme
Onsuz ölürüm hiç deme
Yeniden alırsın nefes
Çaresini elbet bulursun çaresizliğin çaresini kendinde bul
Onsuz ölme ona inat yaşamaya devam et
Ve en önemlisi şunu unutma;
Hayırlı olanda şer, şer olan da hayır vardır belkide bilemezsin
Sen hep kendin için en hayırlısı olanı iste
Kendinden önce başkasına sığınma
Kendinden önce başkasına güvenme
Kendini tanımadan başkasını tanımaya çalışma
Sen kendini sevmezken başkasının seni sevmesini bekleme
Herşeyden önce HAYIRLISI demeyi öğren
Geçmişi bırak geriye bakma
Her yeni gün, yeni başlangıç olsun, güneşin yeniden doğuşunu görmek umut olsun sana

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Ne Kadar Çok Kök Saldıysan O Kadar Acı Oluyor Ayrılık

Çocukken
Daha büyümemişken
Küçükken yani
Yeni yerlere gitmek, göç etmek, taşınmak, ayrılmak
Sadece heyecandır
Yeni yerler görme heyecanı, yeni insanlar heyecanı
Daha iyiye gidiştir çocukken gitmek
Acıtmaz, üzmez, kırmaz,
Savurmaz insanı düşünceleri
Düşünemez o yaşta ardında bıraktıklarını
Bilmez ki yeni insanlara, yeni hayata alışmanın zorluğunu
Bilmez ki yeni bir hayat kurmanın, alışkanlıklardan vazgeçmenin zorluğunu
Filizleri kök salmamıştır daha o yaşta toprağa
Yeni toprağında daha kolay tutunabilir
Biraz güneş, biraz su yeniden bağlar onu hayata
AMA
Büyüdükçe
Yaşı ilerledikçe
İyice bağlanmışken
Köklerini salmışken
Çok koyar ayrılık
Çok acıtır canı ardında bıraktıkların
Savrulursun ordan oraya düşüncelerinin peşinde
Ne düşüneceğini bilemezsin
Bazen bir planın bile olmaz
Sadece gideceğine kendini alıştırırsın
Toparlanmalar başlar, vedalar başlar
Herşeyi yanında götürmek istersin
Üzerinde yürüdüğün kaldırımı, hergün selam verdiğin esnafı, sabah uyandığında sesini duyduğun kuşları
Ama bırak tüm bunları götürmeyi
Kendinden parçaları bile toparlayamazsın bırakırsın ardında bir çöp poşetinin içinde
Gitmek
Hele ki istemeye istemeye gitmek
Daha çoğu şeyi yaşayamadan
Hayallerini gerçekleştirmeden gitmek
Koyar be, kanatır içini, ağlatır seni
Yeni insanlar, yeni hayat, yeni şanslar filan hikaye
Her ne kadar canını acıtsa da geçmiş
İnsan bildiği yerde kalmak ister
Alışkın olduğu acıları yaşamaya devam etmek ister yenilerine gücü yoktur
Aslında gitmek en çok korkaklara koyar
Korkuyorum



29 Haziran 2013 Cumartesi

Yokluğunu Yaşamadan Varlığının Kıymetini Bilmediklerimiz

Varken mutlusundur
Ama sadece mutlu bir kıymeti yoktur
Hakettiği kadar değerli değildir senin için
Hatta varlığının güzelliği ve değeri üzerine düşünmezsin
Şükretmezsin bile
Senin sahip olduklarının, yokluğunu yaşayan insanlar umrunda bile değildir
Çünkü onların varlığı da senin düşüncelerinde yer bulmaz
Belki bir gün görürsün bir yerlerde, okursun, duyarsın
Sadece iki dakika belki de daha kısa saniyeler dakikaya tamamlanmadan
Unutursun senin sahip olduklarının yokluğunu yaşayan insanların o halini
Düşünsene biraz
Açlığı yaşamasan tokluğun ne derece önemli olduğunu kavrayabilir miydin?
Hastalığın sana verdiği acıları yaşamasan sağlıklı olmanın ne kadar kıymetli olduğunu peki?
Peki yapayalnız kaldığında seni arayan onca insanı geçiştirdiğin şımarıklık ettiğin günler geldi mi hiç aklına?
Hiç bir şeyin yokluğunu yaşamanı elbette istemem
Hiç kimse yaşamasın ister gönül
Ama öyle yürümüyor işler
Burnu sürtmeden insanın
Kaybetmeden
Kaybetmenin acısını yokluğunu yaşamadan
Anlamıyor elindekilerinin kıymetini
Anlamıyor ne derece şanslı olduğunu
Anlamıyor benim diye bildiği her şeyin değerinin paha biçilemez olduğunu.
Dön bak sahip olduklarına ve şükret, kıymetini bil, sahip çık ve
Dua et onların yokluğunu yaşamamak için dua et...

28 Haziran 2013 Cuma

Manevi Yargılardan Maddi Yargılara Geçiş

İçtiği sigaranın markası
Ayağındaki ayakkabının markası
Kıçındaki pantolonun hatta donunun markası
Sırtındaki gömleğinin- tişörtünün- elbisesinin markası
Kolundaki çantanın markası
Taktığı saatin markası
Kullandığı telefonun markası
Vs vs vs
Ne yani adı bilinmeyeni ucuz olanı kullanmak mı dışlattırıyor?
Kafasının içinde biriktirdiği geliştirdiği fikirlerin bilgilerin düşüncelerin
Kalbinin sakladığı onca duygunun
Hiç mi önemi yok?
Hadi bunların önemi yok diyelim peki bir insanın kalbinin kırılmasının da mı önemi yok?
Tüketim toplumuyuz milenyum çağında yaşıyoruz filan filan geçin bunları
Sosyal baskı denilen şeyin insanların üzerinde tüketime yönlendirici etkisi hayretler veriyor insanlar ne yiyeceklerinden önce ne giyeceklerinin ne kullanacakların derdine düşüyor olmayan alım gücü ile bunlara sahip olmanın peşine düşüyor.
İçinden diyorsun ki "Eee yapmasın o da salak mı ki?" "Saçmalama ne alakası var?" "O onun kendini ezik hissetmesinden kaynaklanıyor."
Hadi ama insanlara olan bakışlarınız konuşmalarınız sohbetleriniz herşeyinizle onlara tüm bu duyguları hissettire yaşattıran sizlersiniz.
Toplumsal kabul görme, bir gruba aidiyetlik duygusu varken insanların içinde
Sırf bir kaç kişi onu kabul etsin, onu grubuna alsın, onunla sohbet etsin, onun farkına varsın diye yapıyor olması onun değil onu bu duruma düşürenlerin suçudur...

27 Haziran 2013 Perşembe

İstemediğimiz Her Şey Olduk...

Bu hayatta neyi istemediysek yada neyden kaçındıysak onu olduk
Genç kız olamadık hoyrat asi hayalleri olan naif;
Omuzlarında yükleri olan güçlü birer kadın olduk
Küçük hayatlarda hapsolduk küçük şeylerle mutlu olduk
Daha büyükleri için asla şansımız olmadı daha büyüklerinin olabileceğini bile düşünmedik hiç
İzinsiz yaşayamadık
Çünkü izin istemeye onaylanmaya ihtiyaç duyduk hep
Özgürlükten önce bağımlı olmayı öğrendik
Biray olmadan önce üye olmayı öğrendik
Fikirlerimizi söylemekten ziyade sunulan fikirlere riayet etmeyi öğrendik
Kendimizi değil öğretilenleri savunduk;
Bize hiç uymasa bile kötünün iyisini seçmeye zorlandık hep
Çaresizliklerimiz vardı bizim çare aramaya bile korktuğumuz
Bizi içine alan çaresizliklerimiz vardı.
Peki bunlar için kimi suçlayacağız?
Bizi buna mecbur edenleri mi?
Tüm bunları susup kabul etmeyen kendimizi mi?



21 Haziran 2013 Cuma

Seversin Ama Yetemeyeceğini Bilirsin Korkarsın...

Çok seversin,
Adını benliğini sahiplenir onun için kendi kendine çırpınırsın
Ama o bunların hiç birini görmez bilmez
Seni umursamaz bile belki de
Arada mesafeler vardır
Biraz cesaretin olsa çıkarsın belki karşısına
Ama hani bir laf var ya doğru be arkadaşım "Davul bile dengi dengine."
Çekinirsin korkarsın sevdiğinden
Sevmekten çok hayransındır çoğu zaman
Bilgisine görgüsüne davranışına işine gücüne karizmasına
Hakkını veriyordur elini attığı her işin
Bir ona bakarsın bir kendine bakarsın
Yok yapamam ben ona yetemem yanında eksik eğreti dururum dersin
Ve sinersin ait olduğun deliğe ...
Sonra düşünürsün "Allah kısmet etmeyeceği şeyi hayal ettirmez."
Eee günüm gecem tüm hayalim onunla dolu olduğuna göre o benim kısmetim olacak diye umutlanırsın
Boşver arkadaşım bazen olanı kabullenmek pes etmek gerek
Pes etmek demek korkaklık cesaretsizlik demek değil belki de
Belki de onun hayaliyle gözün kör kulağın sağır kalbin kilitli geçireceğin günlerde kaybedeceksin en büyük şansını
Belki de "istediğin şeye sahip olamıyorsan ya daha iyisi senin olacaktır yada gerçekten düşündüğün kadar hayırlı değildir"..
Seversin ama yetemeyeceğini bilirsin
Korkarsın
Kaçarsın
Ama sen istesen de istemesen de kalbin vazgeçmedikçe
Onu sevmekten asla kaçamazsın...

İçinde Boğulduğun Eziklik

Seni içten içe yiyip bitiren bir his;
Eziklik.
Nedir peki eziklik?
Mahçubiyettir eziklik sesini çıkartamamaktır utanmaktan çaresizlikten
Etrafında en yakınında olup bitenlere eşlik edememektir eziklik
İçten içe sakladıklarının yüzünde hareketlerinde sözlerinde farkedileceği korkusuyla yüzünü yere eğip kaldırmamak; kısa, net ve istemeye istemeye kabul ediş cümleleri kurmaktır eziklik,
Durduk yere psikolojik olarak kendini hasta etmek kaçacak delik aramaktır eziklik
Türlü bahaneler uydurmak konuyu başka başka yerlere taşımaya çalışmaktır eziklik
Eksik hissetmektir kendini
Ne konuda olduğunun bir önemi yok; ister maddi ister manevi eksik olduğun ne varsa kendi o konuda kimsenin yardımı ve katkısı olmadan dışlamaktır eziklik.
Evet kendimi ezik hissediyorum bunu bir başkası yüzünden değil kendi kuruntularım yüzünden hissediyorum. Belki onlarda farkında olmadan istemeden bunu destekleyen tavır ve tutum içerisine giriyorlardır ama onları suçlayamam.
Kendi kendimi yok ediyorum yine yeni yeniden.

18 Haziran 2013 Salı

Cesaret ve Yüzsüzlük Farklıdır Arkadaşım

Cesaret ve yüzsüzlük farklı kavramlardır arkadaşım...
Umutsuzluk ve umut ikisi de çok baskın şu günlerde. Dua ederken ansızın yağmaya başlayan yağmur iliklerine kadar umut ile doldurur içini, tüm karamsarlıkları silip atmak için kazıya kazıya düşen damlalara fazla direnemezsin...
Ama umutsuzluk.
O çok daha zehirli çok daha çetrefilli çok daha acımasız.
Umut dolu bin yağmur damlasını yok etmeye yeter bir damlası umutsuzluğun...
Hayır hayır umutsuzluğumu karamsarlığımı göz ardı edemiyorum başedemiyorum onlarla,
Kabullenip düşmanımı tanımaya çalışıyorum bende.
Ve anlıyorum ki beni yakıp yıkan karamsarlıklarım umutsuzluklarım değil. Umut bağladığım güvendiğim insanlar. "Sen kimsin ki?" dercesine tokat gibi çarpıyorlar en nefret dolu yüzleri ile. Tek hedefleri var farkında olmadan nişan aldıkları "senin umutların". Senin için cesaret olan bu davranışının onların lügatındaki karşılığı yüzsüzlük çünkü.
O yüzden bel bağlamayacaksın kimseye bu hayatta bir umut uğruna.
Çünkü insanların zehirli dillerinden çıkan acımasız tek bir söz bile umutsuzluğun zehrinden daha fazla acıtıyor canını insanın daha fazla kırıyor döküyor yalpalatıyor seni...
Kimine göre cesaret kimine göre yüzsüzlüktür ama ikisi de çok farklı kavramlar be arkadaşım.

17 Haziran 2013 Pazartesi

Soğuk Rüzgarlı Günden Başlangıç İçin Merhaba

Evdeki tek ses buzdolabının soğutma sesi ve bilgisayarımdan gelen uçuş sesi...
Ocakta kaynaya kaynaya suyu azalan, azalırken de acılaşmaya başlayan bir demlik çay,
Kültablası ağzına kadar dolmuş, etrafında unutulmaktan kendi kendine yanıp sönmüş sigara külleri,
Yalnızlık üzmez diye düşünürdüm ama yine yine yine yanıldım kabul ediyorum. İt gibi üşümeme rağmen inadına camları açıyorum eve bir ses girsin diye, düzensizlik gözümü yorsa bile inatla toplamıyorum çarşafıyla yorganı yer değiştirmiş yatağımı, masanın üzerinde bekleyen kahvaltılıkları.
Kendi pisliğimde ve umutsuzluğumda boğulup kaybolmaya çoktan hazırım sanırım.
Soğuk, rüzgarlı ve kapalı bir günden yalnızlık dolu merhaba o halde....