29 Haziran 2013 Cumartesi

Yokluğunu Yaşamadan Varlığının Kıymetini Bilmediklerimiz

Varken mutlusundur
Ama sadece mutlu bir kıymeti yoktur
Hakettiği kadar değerli değildir senin için
Hatta varlığının güzelliği ve değeri üzerine düşünmezsin
Şükretmezsin bile
Senin sahip olduklarının, yokluğunu yaşayan insanlar umrunda bile değildir
Çünkü onların varlığı da senin düşüncelerinde yer bulmaz
Belki bir gün görürsün bir yerlerde, okursun, duyarsın
Sadece iki dakika belki de daha kısa saniyeler dakikaya tamamlanmadan
Unutursun senin sahip olduklarının yokluğunu yaşayan insanların o halini
Düşünsene biraz
Açlığı yaşamasan tokluğun ne derece önemli olduğunu kavrayabilir miydin?
Hastalığın sana verdiği acıları yaşamasan sağlıklı olmanın ne kadar kıymetli olduğunu peki?
Peki yapayalnız kaldığında seni arayan onca insanı geçiştirdiğin şımarıklık ettiğin günler geldi mi hiç aklına?
Hiç bir şeyin yokluğunu yaşamanı elbette istemem
Hiç kimse yaşamasın ister gönül
Ama öyle yürümüyor işler
Burnu sürtmeden insanın
Kaybetmeden
Kaybetmenin acısını yokluğunu yaşamadan
Anlamıyor elindekilerinin kıymetini
Anlamıyor ne derece şanslı olduğunu
Anlamıyor benim diye bildiği her şeyin değerinin paha biçilemez olduğunu.
Dön bak sahip olduklarına ve şükret, kıymetini bil, sahip çık ve
Dua et onların yokluğunu yaşamamak için dua et...

28 Haziran 2013 Cuma

Manevi Yargılardan Maddi Yargılara Geçiş

İçtiği sigaranın markası
Ayağındaki ayakkabının markası
Kıçındaki pantolonun hatta donunun markası
Sırtındaki gömleğinin- tişörtünün- elbisesinin markası
Kolundaki çantanın markası
Taktığı saatin markası
Kullandığı telefonun markası
Vs vs vs
Ne yani adı bilinmeyeni ucuz olanı kullanmak mı dışlattırıyor?
Kafasının içinde biriktirdiği geliştirdiği fikirlerin bilgilerin düşüncelerin
Kalbinin sakladığı onca duygunun
Hiç mi önemi yok?
Hadi bunların önemi yok diyelim peki bir insanın kalbinin kırılmasının da mı önemi yok?
Tüketim toplumuyuz milenyum çağında yaşıyoruz filan filan geçin bunları
Sosyal baskı denilen şeyin insanların üzerinde tüketime yönlendirici etkisi hayretler veriyor insanlar ne yiyeceklerinden önce ne giyeceklerinin ne kullanacakların derdine düşüyor olmayan alım gücü ile bunlara sahip olmanın peşine düşüyor.
İçinden diyorsun ki "Eee yapmasın o da salak mı ki?" "Saçmalama ne alakası var?" "O onun kendini ezik hissetmesinden kaynaklanıyor."
Hadi ama insanlara olan bakışlarınız konuşmalarınız sohbetleriniz herşeyinizle onlara tüm bu duyguları hissettire yaşattıran sizlersiniz.
Toplumsal kabul görme, bir gruba aidiyetlik duygusu varken insanların içinde
Sırf bir kaç kişi onu kabul etsin, onu grubuna alsın, onunla sohbet etsin, onun farkına varsın diye yapıyor olması onun değil onu bu duruma düşürenlerin suçudur...

27 Haziran 2013 Perşembe

İstemediğimiz Her Şey Olduk...

Bu hayatta neyi istemediysek yada neyden kaçındıysak onu olduk
Genç kız olamadık hoyrat asi hayalleri olan naif;
Omuzlarında yükleri olan güçlü birer kadın olduk
Küçük hayatlarda hapsolduk küçük şeylerle mutlu olduk
Daha büyükleri için asla şansımız olmadı daha büyüklerinin olabileceğini bile düşünmedik hiç
İzinsiz yaşayamadık
Çünkü izin istemeye onaylanmaya ihtiyaç duyduk hep
Özgürlükten önce bağımlı olmayı öğrendik
Biray olmadan önce üye olmayı öğrendik
Fikirlerimizi söylemekten ziyade sunulan fikirlere riayet etmeyi öğrendik
Kendimizi değil öğretilenleri savunduk;
Bize hiç uymasa bile kötünün iyisini seçmeye zorlandık hep
Çaresizliklerimiz vardı bizim çare aramaya bile korktuğumuz
Bizi içine alan çaresizliklerimiz vardı.
Peki bunlar için kimi suçlayacağız?
Bizi buna mecbur edenleri mi?
Tüm bunları susup kabul etmeyen kendimizi mi?



21 Haziran 2013 Cuma

Seversin Ama Yetemeyeceğini Bilirsin Korkarsın...

Çok seversin,
Adını benliğini sahiplenir onun için kendi kendine çırpınırsın
Ama o bunların hiç birini görmez bilmez
Seni umursamaz bile belki de
Arada mesafeler vardır
Biraz cesaretin olsa çıkarsın belki karşısına
Ama hani bir laf var ya doğru be arkadaşım "Davul bile dengi dengine."
Çekinirsin korkarsın sevdiğinden
Sevmekten çok hayransındır çoğu zaman
Bilgisine görgüsüne davranışına işine gücüne karizmasına
Hakkını veriyordur elini attığı her işin
Bir ona bakarsın bir kendine bakarsın
Yok yapamam ben ona yetemem yanında eksik eğreti dururum dersin
Ve sinersin ait olduğun deliğe ...
Sonra düşünürsün "Allah kısmet etmeyeceği şeyi hayal ettirmez."
Eee günüm gecem tüm hayalim onunla dolu olduğuna göre o benim kısmetim olacak diye umutlanırsın
Boşver arkadaşım bazen olanı kabullenmek pes etmek gerek
Pes etmek demek korkaklık cesaretsizlik demek değil belki de
Belki de onun hayaliyle gözün kör kulağın sağır kalbin kilitli geçireceğin günlerde kaybedeceksin en büyük şansını
Belki de "istediğin şeye sahip olamıyorsan ya daha iyisi senin olacaktır yada gerçekten düşündüğün kadar hayırlı değildir"..
Seversin ama yetemeyeceğini bilirsin
Korkarsın
Kaçarsın
Ama sen istesen de istemesen de kalbin vazgeçmedikçe
Onu sevmekten asla kaçamazsın...

İçinde Boğulduğun Eziklik

Seni içten içe yiyip bitiren bir his;
Eziklik.
Nedir peki eziklik?
Mahçubiyettir eziklik sesini çıkartamamaktır utanmaktan çaresizlikten
Etrafında en yakınında olup bitenlere eşlik edememektir eziklik
İçten içe sakladıklarının yüzünde hareketlerinde sözlerinde farkedileceği korkusuyla yüzünü yere eğip kaldırmamak; kısa, net ve istemeye istemeye kabul ediş cümleleri kurmaktır eziklik,
Durduk yere psikolojik olarak kendini hasta etmek kaçacak delik aramaktır eziklik
Türlü bahaneler uydurmak konuyu başka başka yerlere taşımaya çalışmaktır eziklik
Eksik hissetmektir kendini
Ne konuda olduğunun bir önemi yok; ister maddi ister manevi eksik olduğun ne varsa kendi o konuda kimsenin yardımı ve katkısı olmadan dışlamaktır eziklik.
Evet kendimi ezik hissediyorum bunu bir başkası yüzünden değil kendi kuruntularım yüzünden hissediyorum. Belki onlarda farkında olmadan istemeden bunu destekleyen tavır ve tutum içerisine giriyorlardır ama onları suçlayamam.
Kendi kendimi yok ediyorum yine yeni yeniden.

18 Haziran 2013 Salı

Cesaret ve Yüzsüzlük Farklıdır Arkadaşım

Cesaret ve yüzsüzlük farklı kavramlardır arkadaşım...
Umutsuzluk ve umut ikisi de çok baskın şu günlerde. Dua ederken ansızın yağmaya başlayan yağmur iliklerine kadar umut ile doldurur içini, tüm karamsarlıkları silip atmak için kazıya kazıya düşen damlalara fazla direnemezsin...
Ama umutsuzluk.
O çok daha zehirli çok daha çetrefilli çok daha acımasız.
Umut dolu bin yağmur damlasını yok etmeye yeter bir damlası umutsuzluğun...
Hayır hayır umutsuzluğumu karamsarlığımı göz ardı edemiyorum başedemiyorum onlarla,
Kabullenip düşmanımı tanımaya çalışıyorum bende.
Ve anlıyorum ki beni yakıp yıkan karamsarlıklarım umutsuzluklarım değil. Umut bağladığım güvendiğim insanlar. "Sen kimsin ki?" dercesine tokat gibi çarpıyorlar en nefret dolu yüzleri ile. Tek hedefleri var farkında olmadan nişan aldıkları "senin umutların". Senin için cesaret olan bu davranışının onların lügatındaki karşılığı yüzsüzlük çünkü.
O yüzden bel bağlamayacaksın kimseye bu hayatta bir umut uğruna.
Çünkü insanların zehirli dillerinden çıkan acımasız tek bir söz bile umutsuzluğun zehrinden daha fazla acıtıyor canını insanın daha fazla kırıyor döküyor yalpalatıyor seni...
Kimine göre cesaret kimine göre yüzsüzlüktür ama ikisi de çok farklı kavramlar be arkadaşım.

17 Haziran 2013 Pazartesi

Soğuk Rüzgarlı Günden Başlangıç İçin Merhaba

Evdeki tek ses buzdolabının soğutma sesi ve bilgisayarımdan gelen uçuş sesi...
Ocakta kaynaya kaynaya suyu azalan, azalırken de acılaşmaya başlayan bir demlik çay,
Kültablası ağzına kadar dolmuş, etrafında unutulmaktan kendi kendine yanıp sönmüş sigara külleri,
Yalnızlık üzmez diye düşünürdüm ama yine yine yine yanıldım kabul ediyorum. İt gibi üşümeme rağmen inadına camları açıyorum eve bir ses girsin diye, düzensizlik gözümü yorsa bile inatla toplamıyorum çarşafıyla yorganı yer değiştirmiş yatağımı, masanın üzerinde bekleyen kahvaltılıkları.
Kendi pisliğimde ve umutsuzluğumda boğulup kaybolmaya çoktan hazırım sanırım.
Soğuk, rüzgarlı ve kapalı bir günden yalnızlık dolu merhaba o halde....